11 Şubat 2016 Perşembe

Korkulu düşler

Bugün biri bana sorsa "Akina Şubat ayının ikinci Perşembesi olan bugün neler yaptın bakalım?" diye, vereceğim tek yanıt "Korktum, hem de çok korktum." olurdu. 
Sıradan bir güne başlamıştım aslında. Annem evdeydi sadece, kan tahlili için hastaneye gitmişti. Sonrasında beraber metroya binip kendi yollarımıza ayrıldık. O işe geçti ben arkadaşıma. Ama sabah tek küçük sıkıntı annemin baş ağrısıydı. Açlık, uykusuzluk sebep olabilir diye çok da üstüne düşmemiştik. Taa ki annem beni saat 4'te arayıp "Endişelenme ama beni hastaneye kaldırdılar." diyene kadar. Nereye götürdüklerini sorduğumda Bakırköy Dr. Sadi Konuk Hastanesinde olduğunu söyledi. Şansıma Taksim'deydim. Yoksa Anadolu yakasından nasıl karşıya geçerdim bilmiyorum.
Sorup soruşturup bindim bir otobüse gitmeye çalıştım annemin yanına. Akşam iş çıkışının trafiği ile bir saate yakın kaldım yolda. Öldüm öldüm dirildim o süreçte. 
Düşünsenize babanızı 8 yaşınızda kaybetmişsiniz ve anneniz dışında birinci derece hiçbir yakınınız yok. İkinci dereceler ise zaten ya hayatınızda yok, ya da olan sadece kendine Müslüman insanlar.
Ne yapardınız?
Ben bin bir felaket senaryosu türettim kafamdan. O bir saatlik yolda annemin başına neler gelmedi benim kurgu dünyamda.
Hastaneye vardığımda annemin tansiyonunu 20lerden 14lere düşürdüklerini öğrendim, tomografisi de temizmiş. Biraz olsun rahatladım ama hani stres sonrası anlık boşalır ya insanlar, ben de boşaldım bir anda. Arkadaşımla konuşurken başladım ağlamaya, sessiz sessiz ağladım bir köşede.
Anladım ki bazen ne kadar kızsam da, küssem de, darılsam da annem benim en ama en değerlim.


Ağlama krizim bittikten sonra şişmiş gözlerimle oturduğum yerde, bir sersemleme evresine girdim. Boş boş bakıyordum yola. Sonra birileri geldi yanımda oturan kişilere "Başınız sağ olsun." diyerek. Tabi o harap halde ilk başta ne olduğunu kavrama peşindeyken ben fark ettim ki gelen giden benim de o ailenin yakını olduğumu zannetmiş. Herkes baş sağlığı diliyor o iki kişiye, yanda bana gelince tanımadıkları için acı bir tebessümle selam verip dönüp bu kız kim dedikodusuna başlıyorlar. Cenazeden ziyade benim kim olduğum konusu trend topic oldu bir anda. Cenaze var diye gülemiyorum da tepkisiz oturuyorum; insanlar daha da meraklanıyor kim bu kız, kimi ki bu kadar yıkılmış, yazık günah diye. Sonra hadi çay içelim içiniz ısınsın diye kaldırdılar o iki kişiyi ben kalkmayınca ortaya çıktı sülaleden olmadığım. Sanırım bir ara gayrimeşru çocuk falan bile oldum.

İşin komik yanını bir kenara bırakırsak gerçekten bu akşam pek çok şeyi fark ettim hayatımda;
  • annemin değerini
  • annemden başka kimsem olmayışını
  • acil bir durumda arayacak ne akrabam ne de arkadaşım olduğunu
  • artık bir şekilde bu tarz acil durumlara hazır olmam gerektiğini


Ama şükürler olsun ki annem şu anda iyi ve ben de biraz daha rahatım psikolojik olarak.

İstanbul gezi yazım ve fotoğraflarımla daha sonra görüşmek üzere, hoşçakalın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder