18 Şubat 2016 Perşembe

Ankara...

Son bir buçuk, iki haftadır yazmak istediğim o kadar çok şey, paylaşmak istediğim o kadar çok şey var ki.. Gezilerimi, anılarımı,fotoğraflarımı, kullandığım ürünlerin analizlerini, her şeyi anlatmak istiyorum ama her seferinde bir olay, bir acı ile yüzleşiyorum..
Tam dün keyfim yerindeyken alacaktım bilgisayarı elime, uzun uzun yazacaktım ki telefonuma "Patlama olmuş" mesajı geldi. Nerede olmuş, nasıl olmuş, kim ölmüş, kim yaralı sorularında boğulup durdum tüm gece. üzerinden 24 saatten fazla geçmesine rağmen herkesi hala arayıp soruyorum"İyi misiniz, bir yakınınıza bir şey oldu mu, herkes sağlam değil mi?" diye. Kafam allak bullak. Çok yakın bir arkadaşımın babası Deniz Komutanlığında çalışıyor ve o servislerden birindeymiş. Tek şansı başka bir mevkiye giden servise bindiği için 3 dakika ile olayı kaçırması. Ama ölen, yaralanan iş arkadaşları, aile dostları yüzünden hiç mi hiç iyi değiller... Bir arkadaşım ise Ankara'ya gezmeye gitmişti ve dün olay mahalline yakın bir yerdeymiş. Birkaç sokak arayla kurtulmuş.
Yakınlarımın ölümden ucu ucuna kurtulması içimi o kadar acıtıyor, ruhumu o kadar çok boğuyor ki anlatamam kelimelerle. Zaten ne düşündüğümü bile şu an düzgün bir kompozisyonda aktaramıyorum buraya...
Ama hissettiğim en yoğun duygu nefret sanırım, ya da kin. Bunun başımıza gelmesinden sorumlu herkesten nefret ediyorum. Bunu yapan terör örgütünden de, Türkiye'nin yönetildiği, en güvenli olması gereken bölgede bu olayın olmasına sebebiyet veren mit ve savunma bakanlığı çalışanlarından da, doğru düzgün açıklama yapmayan, sadece kınayan, "Mekanları cennet olsun inşallah" diyen devlet büyüklerinden de, olay olduğunda yine(!) çıkıp konuşmaya tenezzül etmeyen cumhurbaşkanından da nefret ediyorum. Bizi bu kanlı günlere kendi hırsları yüzünden iten yönetimden tiksiniyorum. Ve bu düzeni değiştirmek için elimden bir şey gelmemesi kahrediyor beni. Farkındalık sahibi olup da oturup durmak zorunda olmaktan daha kötü bir şey var mı acaba?
En çok da canımı sıkan şey kimsenin hiç bir sorumluluk almayacak kadar karaktersiz olması. Bakalım son 5 ayda başkentte 2 büyük patlama oldu. Bunlardan birinde 100 kişi öldü 17 Şubatta olan patlamada sayıların hala saklandığı söyleniyor. Bu patlamaların biri bir yürüyüşün ortasında, polislerin güvenlik çemberine aldığı bir alanda oldu diğeri ise askeriyenin servis aracında. Bunlar dışında Türkiye'nin en önemli şehirlerinden biri İstanbul'da, İstanbul'un göbeğinde bir patlama oldu. Bir de Diyarbakır Suruç'ta bir eylemde.. 2015 yazından bu yana 4 büyük saldırı oldu ülkemize. Ayrıca Dağlıca'da askerlere yapılan saldırıda 400 kilo mayın kullanılmıştı bunu da unutmayalım. Ama o kadar iyi çalışan bir güvenlik sistemimiz var ki bu 4 patlamayı kontrol edemedi daha öncesinde, 400 kilo mayının taşındığını göremedi. Ve bu başarılı çalışmaların arkasındaki adamlar totolarını yayarak hala o koltuklarda keyifle oturuyorlar. İnanın onların yerine ben utanıyorum. Karaktersiz insanlar sırf koltuk-para sevdasından bi taraflarını kaldırmazlarken biz güvenli bir ortamda yaşayamadığımız için "Acaba ben de bir gün patlayıp ölecek miyim? Yakınlarım sevdiklerimi bu patlamalarda kaybedecek miyim?" sorularıyla sürdürüyoruz hayatımızı.
Yaşamaya korktuğum ülkem için çalışmaya geri dönüyor ve hepinizin sağ kalmasını umuyorum, çünkü Ortadoğu'ya dönen güzel ülkemde dileyebileceğim tek dilek hayatta kalmanız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder