30 Ocak 2016 Cumartesi

Yollar alışkanlık yapar

Bugün günlerden eve dönüş günü! Sonunda evimde, İstanbul'dayım. Tek eksiğim minnak kedişlerim..
Dönüşüm küçük bir aile konvoyu ve ufak kutlamalarla şenlendirildi. Hava limanında iki arabayla karşılamaya gelmesi annem ve dayımların sanırım en tatlış hoş geldin sürpriziydi. Kuzenimin boynuma atlaması sırayla sarılışmalar... :)
Sonrasında ananelerle biraz hasret giderdik.Büyük ananemin gözlerime kocaman kocaman bakması benim için her şeye değer :)
Şimdi evde annemle keyifler peşindeyim ^^ Mutluluktan dört köşeyim :P :)
Yoğun ama az olaylı bir gündü :) Bu arada yolda tanıştığım Marmara Tıp 4deki arkadaşa selamlar :D

29 Ocak 2016 Cuma

Dertler ne kadar küçük oluyor bazen.. Dün saçım için küçük sinir krizleri geçirdiğimi görünce gülüyorum kendime. Saçım kötüyse ne olmuş? Biraz toka, biraz makyajla kendimi gene düzgün bir şeye benzetebiliyorum :)
Bilmiyorum neden ama bugün bir ruhsal aydınlanma yaşadım diyebilirim. Evden çıkarken kendime sordum "Neden bu kızgınlığın? Güzel görünmüyorsun diye mi?". Sonra devam ettim "Sen değil miydin sistemin getirdiği güzellik anlayışından nefret eden? Sen demez miydin insanlara aşılanan güzellik anlayışının günümüzde kalıp insan modelleri yarattığını ve inatla onlardan biri olmayacağını. Ne zamandan beri insanların seni güzel bulmasını bu kadar dert eder oldun?". Sonra durdum ve dedim ki "Öylesine haklısın ki iç ses, yerden göğe kadar. İki insan bana bakıp ay ne çirkin olmuş saçı dese ne olacak? Beni bu şekilde yargılayıp iki dakika sonra başkası hakkında moda yorumu yapan insanların düşüncelerine değer  mi değer vereceğim? Tabii ki hayır!". Ve nasıl olduysa aştım bu ön yargımı, korkumu bir anda.

Ve Piazza'ya gittim, kendileri buranın en büyük alışveriş merkezi olur. Anneciğimin iki gün sonra doğum günüsü olduğu için bir şeyler almak istedim, farklı bir şeyler. 
İlk önce asansörde minik bir kızla karşılaştım, down sendromluydu kendileri. Ki benim sendromlulara hele ki down sendromlularına aşırı bir sempatim var.  Marfan sendromlu olmamdan kaynaklıdır belki bu sevgi ya da sadece onların masumiyetindendir bilemiyorum :) Ona bakınca annesinin ondan biraz utandığını saklamak istediğini gördüm ve içim burkuldu açıkçası. "Bak!" dedim kendime "Bak o minik için hayat ne kadar zor senin problemlerin yanında."
Avm'den haberlere gelirsek her yerde indirim var. Faik Sönmez annemin favori mağazası olduğu için oradan aldım ben ona bir şeyler. 170 küsürlük gömleği 100e kadar indirdiler, annem için değer bence :)
Stradivarius, Pull&Bear ve bir çok mağazada 70% indirim var. Yazlık ya da kış sezonun son ürünlerine bakmak isteyenlere duyurulur. Her ne kadar sakin bir Cuma alışverişi beklesem de her yer yağmalanmıştı. Amma her sene mutlaka aldığım bir pantolonun 70ten 30a düşmesi o an orda mutluluktan ağlamamı sağladı. Arka  planda "We're the campions" şarkısıyla pantolonu hemen o giysi yığınından kurtardım! "Annene gel!" dedim o da mutlu mutlu geldi.
Watsons ve Gratis'te de bu hafta sonu güzel bi indirim var. Ama keşke Balm da da indirim olsaydı ve o matt rujlardan alabilseydim. Kimse kusura bakmasın da bi ruja 30 küsür lira para vermiycim. Öğrenciyim ben, indirim temel yaşam desteğim benim.
Ama Pastel'in indirimli ruj paletlerinden 2 nolusunu aldım. Nude renkleri seven ben için fazlasıyla farklı bi palet ama olsun, değişim iyidir iyi.
Çıkışta Starbuck'a uğradım 'Kış Lattesi' için. Yumuşak içimli, aromalı kahvelerden hoşlanıyorsanız benim gibi, mutlaka demelisiniz. Ben şahsen çok keyif aldım içerken ve ödülünü hak ettiğini tescilledim :)
Çıkışta otobüsle dönerken birine Samkartımı verdim, bakiyesi yoktu çünküm. Aynı durakta inince uzun uzun sohbet ettik :) Yardım edin arkadaşlar, her seferinde insanlar kıymet bilmiyor gibi olsa da arada böyle yüzünüzde kocaman gülümsemeler oluşturan birileri ortaya çıkıyor mutlaka :)


Bugünün görseli olarak da The Artidote'un bu paylaşımını ekliyorum. Yazının çevirisi İngilizce bilmeyenler için; "Eğer biri sizi hayatında istiyorsa, sizin için bir oda yapar. Bir yer için uğraşmanıza gerek olmamalıdır. Asla ve asla sürekli sizin değerinizi görmezden gelen birine kendinizi diretmeyin." gibi bir anlamı var. Ki bu bana çok yakın zamanda sürekli beni görmezden gelen, beni asla umursamayan bir arkadaşımla bitirdiğim arkadaşlığımı hatırlattı. İnanın samimi olan bir insan size o an yoğun olduğu için vakit ayıramıyorsa bile işi bitince ayırır o vakti, ilgiyi. Verdiği sözleri tutar mümkün olduğunda ve hissettirir size sevildiğinizi. Bunları yapamıyorsa ya kullanılıyorsunuzdur ya da hiç umursanmıyorsunuzdur. Kendinizi biraz düşünüp bu insanları hayatınızdan uzaklaştırmanın zarardan çok faydası var benden demesi :)


Bu da son temaya en güzel giden, beni Amerika'daki günlerime götüren tatlış mı tatlış bir şarkı. Keyifli dinlemeler!
Güpgüzel günler! :)

28 Ocak 2016 Perşembe

"İnsan insana bu kötülüğü yapmaz!" 
Bugün mottosu olan söz bu malesef.
Heyecan ve telaşla beklediğim sınavın kötü geçmesi başlı başına yormuşken beni, bir de başıma başka bir iş açtım. Kahkül kestirdim. Evde kendi denediğim yaptığım modelin fotoğrafını göstermişken, başkasının da değil kendi fotoğrafımı göstermişken ancak bu kadar kendime benzetilemeyen bir kahkül kesimine maruz kalabilirdim. Cidden kadının yaptığı saçı aklım almıyor. Besleme-Amelia arası bir şey oldum; ki inanın iki tiplemede de benden kat kat güzel.
Dümdüz küt gözlüklerimin üzerinde bitecek bir kahkül istemiştim. bunun yerine kaşlarımın üstünde biten kırpık kırpık iğrenç bir model oldu.
Bu felaketi yüzümden nasıl uzak tutarım nasıl bunun üstünü kapatırım bilmiyorum. En az 2-3 ayımın bu saçı toparlamakla geçecek olduğunu bilmek delirtiyor beni.

27 Ocak 2016 Çarşamba


Endişe, stres dolu bir günü sevinçli bitirmenin huzuru var içimde.
Fazlasıyla beni geren ilk pratik sınavını başarıyla vermiş bulunmaktayım ki bu benim üzerimden yarınki teorik sınav için büyük bir yük attı diyebilirim.
Tabi hiç anlamadığım istatistik, ve yüzüne zar zor baktığım büyüme gelişmenin yarın beni duvarlardan duvarlara vuracağı gerçeğini pek değiştirmiyor şu anki durumum, ama bu detaylarla kimseyi sıkmanın pek de bir anlamı yok sanırım.



Bugünün küçük önemli notlarını geçeyim kendime

  • Yakın bir arkadaşıma oturduğum apartmanda bir daire baktık, umarım kısmetse komşu olacağız kendisiyle
  • Bugün o arkadaşımla sınav sonrası güzel bir yemek ve kahve keyfi yapmamız da günün mutlu detaylarından

Bugüne dair aslında her şey bu kadar sanırım. Bol fotoğraflı, az olaylı, bol keyifli bir gün olarak geçsin kayıtlara :)


Ve günün şarkısı :)

26 Ocak 2016 Salı

Üç noktalı bir şeyler



Son dönemlerde nedense ilişki hayatımın boşluğunu fazlasıyla sorguluyorum kendimce. Gereğinden fazla kafa yorduğum bir konu oldu bu. İnsanları yargılamıyorum ama çok ama çok fazla eliyorum. Padişahın kızı değilim diyorum kendime, bir dünya güzeli falan de değil. Ne bu afra tafra git seni seven birini şıp diye kabul et işte diyorum, ne elemesiymiş bu? 
Sonra duruyorum diyorum ki beni anlamayan adamla nasıl olacak ki? Mesela film sektöründe çalışan adamla ne paylaşabilirim ben? Okuduğumu anlamayan, konuştuğumu ukalalık olarak gören ya da bilgimi paylaşamayacağım, bana bir şey öğretemeyecek katamayacak insanla nereye kadar gider? Duygularımı anlamayacak sadece sıfatla ya da bedenle ilgilenen adamla nereye kadar gider? Sadece anlık eğlencesinde olan adamla nereye kadar gider? Kalbini okuyamadığım, kalbime bakamayanla nereye kadar gider? Tutku duymadığımla nereye kadar gider?
Sorular var kafamda böyle yığınla. Yalnzlığımı birazcık kutsayan sorular; ama yine de beni yalnız bırakan sorular. 
Aman neyse zaten 40 kedili yaşlı bir teyze olarak öleceğim gerçeğini kabullendim çoktan :)
Bugünün şarkısı bu olsun

Bu da bugünün manzarası

25 Ocak 2016 Pazartesi

Unutulmuş şeyler

Kettle'da suyu kaynatıyorum kahve içeyim diye. Beklerken onu, unutuyorum ne için beklediğimi. Aradan birkaç saat geçiyor bardağımın boş olduğunu görüp yine kaynatıyorum o suyu ve yine unutuyorum.. Günde en az 5-6 kez uyguladığım bir rutin sanırım bu. 
Bir de durup uzun uzun dışarıya dalması var gözlerimin. Bomboş bir zihinle bakıyorum dakikalarca penceremdeki manzaraya. Kendime geldiğimde 20-30 dakika kaybetmiş oluyorum, kalkıyorum yine su kaynatıyorum..
Aklım nerede cidden hiç bilmiyorum. 
Yığınla birikmiş notlar ve beni bekleyen kocaman bir sınav varken bu halime bazen
tahammül edemiyorum..

Bir kar tanesi

Şafağa kaldı 3 gün..
      Bol fizyoloji çalışmalı bir günün sonunda midemden gelen sesler bir konser boyutuna ulaşınca küçük bir ara vermek zorunlu oldu. Sımsıkı giyinip, kuşanıp çıktım dışarıya. İnanılmaz bir tipi vardı Samsun'da( Hala da var da karıştırmayalım orayı). Uzun zamandır ne İstanbul'da ne Samsun'da böylesine kar görmemiş ben öyle bir keyiflendim ki.. Yarım saatlik yolu her adımın tadını çıkara çıkara 1.5 saatte gittim.
Yarı final neymiş canım dışarısı böylesine güzelken!
Çocukluğumu hatırladım sonra. Bolu'da yaşadığımız 7 ayın en güzel anılarında kar hep baş roldeydi çünkü.  Bacaklarımızın tamamen kara gömüldüğü günler, ilk kardan adamım, babamla oyunlarım. Sonrasında daha da gittim çocukluğuma 4-5 yaşındayken ananemin bahçesinde karda oynayışım, bahçedeki küçük derme çatma odadaki raflarda bekleyen rengarenk kompostolar, kutudaki biberonla beslenen bebek kuzu... Ne güzel anılar toplamışım dedim kendi kendime; ne güzel bana!..



                                            

Bu da bugünün şarkısı olsun! :) 2011den bu yana hep mutlu eder beni kendileri..

24 Ocak 2016 Pazar

Aperitif


   Hepimizin de bildiği üzere ana yemek öncesi alınan o minnak atıştırmalıklardır aperitifler. Ben de açılışıma aperitif demek istedim. 

  İlk yazım beni çok ama çok etkileyen Sergül Keto'ya olsun.


  Çok zor, ağır bir dönemden geçerken bir anda çıktı Sergül Keto karşıma, takip ettiğim blogerlardan o acı haberinin gönderisini görüp de tanıdım onu. Hiç tanımadığım, görmediğim birinin acısını bu denli paylaşabileceğimi düşünmezdim önceden. Bu acı tanışmada kendi küçük sorunlarımın ne derece anlamsız olduğunu fark edip ona yoğunlaştım sadece. Adım adım ayağa kalkma çabasını gördüm, onun her mutlu anına kendiminmişcesine sevindim. Hayat hikayesini de araştırdım bir süre, daha doğrusu hayat hikayesi karşıma çıktı demek daha doğru olur. Katıldığı programı dinledim, düşündüm bir süre, kendi yolum sözlerini, yol arkadaşlarım sözlerini, bir nevi günlük deyişini.. Ve ben de bu yola başvurmak istedim. Asla kimseye benzeme çabam yok amma beni bu yola tekrar koyan insanı da paylaşmaz isem ayıp ederdim gibi geliyor.

  Pek sevdiğim mavi ve ona çalan düşlerim nereye kadar gidecek bakalım..

Sevgilerle..